HATTUŞİLİ’NİN VASİYETNAMESİ
‘Büyük kral Tabarna soylular topluluğuna ve ileri gelenlere
seslendi:
‘Bakın ben hasta oldum ve size genç Labarna’nın adını vermiştim;
o tahta geçecekti ve ben kral, onu oğlum yaptım kucakladım ve yükselttim. Her
zaman onunla ilgilendim. Ancak, bu çocuk nasıl davrandı, bu olacak şey
değildi.O hiçbir gözyaşı dökmedi, hiçbir merhamet göstermedi; soğuk ve
kalpsiz.O zaman ben, kral onu sorguya çektim ve yanıma çağırdım: ‘Şimdi ne
olacak? Artık kimse kardeşimin oğluna bebekmiş gibi bakamaz ya! Kralın sözünü
dinlemedi, anasının sözünü o yılanın sözünü dinledi. Ve erkek kardeşleriyle kız
kardeşleri ona arabozucu sözler taşıdılar; onların sözlerine kulak verdi. V e
bunu ben kral duydum.
Ve böylece savaşa savaş açıyorum.
Yeter artık. O bundan böyle benim oğlum değil. Ama o zaman
anası inek gibi bağırdı: ‘benim gibi güçlü bir ineğin kucağını parçaladılar.
Onu mahvettiler ve sen onu öldüreceksin! Ben kral ona bir kötülük mü işledim
onu rahip yapmadım mı?
Her zaman onun iyiliğini düşündüm ve onu takdir ettim ama o
benim, kralın isteğine sevgi ile karşılık vermedi. Nasıl olur da kendi isteği
ile Hattuşa için sevgi besler?
Onun anası bir yılandır! Ve şöyle olacaktır: anasının erkek
kardeşlerinin kız kardeşlerinin sözlerini dinleyecektir. Ve o zaman
yaklaşacaktır yaklaşacaktır öç almak için!
Ve beylere ileri gelenlere ve görevlilere, benim adamlarıma yemin
edecektir. Bakın kral uğruna, teker teker öleceksiniz ve öyle olacaktır; o
hepinizi mahvedecektir ve bir kan banyosu yaptırmaya başlayacaktır. Ve o
sakınca nedir bilmeyecektir.
Hattinin oğulları olan herkesin başına gelecektir: o böylece
yaklaşacaktır, yaklaşacaktır ve kimin olursa olsun olsun büyükbaş küçükbaş
hayvanlarını götürmek için! Ben dışarıdaki düşmanlarımı kılıçla yendim ve
ülkemi huzur ve barış içinde tuttum.
Şimdi bu iş oraya varmamalı kargaşaya sürüklenmemelidir.
Artık bundan sonra o şehirden aşağı inip istediği yere
salınarak gitmemelidir.
Bakın ben oğlum Labarna’ya bir ev verdim; ona yeterince
toprak verdim.
Yeterince büyükbaş hayvan yeterince küçükbaş hayvan verdim.
Uslu oturduğu sürece yesin içsin; istediğimde eskisi gibi yukarı kente gelsin.
Ancak can sıkacak davranışta bulunursa, ya da herhangi bir kötülük, herhangi
bir bozgunculuk yaparsa Yukarı kente gelmesin evinde otursun.’
Bunları söyledikten sonra Hattuşili yeni buyruğunu bildirir:
‘Bakın buraya Murşili benim oğlum. Onu kral olarak
tanıyacaksınız.
Onu tahta oturtacaksınız. Tanrı onun kalbini çok iyi
hasletlerle doldurdu. Bir aslanın yerini ancak bir aslana verir.’
Hattuşili veliahdını övdükten sonra sözlerini soylular
topluluğuna yöneltir ve onlardan yeni kralı sevmelerini ve saymalarını ister:
‘Bir savaş koptuğunda ya da bir başkaldırma olduğunda siz
görevlilerim ve ülkenin büyükleri oğlumun yanı sıra olup ona yardımcı olunuz.
Ancak üç yıl sonra sefere çıkmalıdır. Daha şimdiden onu bir
kahraman kral yapmak arzusundayım.
Ama daha şimdiden, henüz o duruma gelmeden, ona krala
gösterilen saygı yapılmalıdır.
Sizin için o tanrısal güneş kralının sulbündendir, böylece
onu bir kahraman kral olarak yetiştiriniz.
Eğer onu daha çocuk yaşta savaşa götürürseniz onu sağlıkla
geri getirmeye bakın;
Ve siz topluluğunuz bir kurdun ki gibi olsun.
Artık kavga olmamalı; onun görevlileri bir ananın çocuklarıdır.
Sizi artık bir kalp, bir göğüs ve bir duygu birbirinize
bağlıyor.
Sakın kendinizi büyük görmeyin, aranızda hiçbir kimse ona
rakip olmasın ve buyrultuya karşı çıkmasın;
Böyle bir davranışı Şinahuva ve
Ubariya kentlerinin yaptığı hareketi siz yapmayınız. Kötülük
size bir kez yapışmamalıdır.
Yoksa benim oğlum size, benim ötekine yaptığımı yapar.
Siz benim sözlerimi ve sağduyumu bilenler oğlumu hep
sağduyuya doğru eğitin.
Hiçbiriniz diğerini geri itmemeli ve hiçbiriniz ötekine
kötülükte yardımcı olmamalıdır.
Kent yaşlıları konuşmamalı;
Oğluma hiç kimse kendi çıkarı için başvurmamalıdır.
Oğlum! Hattinin
yaşlıları sana söz yöneltmemelidir.; hiç kimse, ne kuşşara’dan ne Hemmuva’dan
ne de Tamalkiya’dan yada Zalpa’ dan; onun gibi halktan hiçbiri sana söz
yöneltmemelidir.
Oğlum Huzziya’ya bakınız. Ben kral onu Tapasanta şehrine
kral yaptım. Ama oradaki adamlar onu kullandılar ve onu kötüye sürüklediler;
onu bana düşman kıldılar: ‘Babana başkaldır dediler’.
Tappassanta sarayları günahtan arınmadılar.
Günahtan arınmayı sen yerine getirmelisin.’
Hattuşili bundan sonra oğlu Huzziya ve kızı ile olan
çatışmaları anlatır. Öyle anlaşılıyor ki Büyük Kral yuvasında pek mutlu
değildi. Bu çatışmalar ayrıca ülke içinde zararlı olmuştur. Nitekim bu
kargaşalıklara yukarıda ele aldığımız Telepinu metni de işaret etmektedir.
Hattuşili bu zor günleri şöyle anlatıyor:
‘Bunun üzerine, ben kral Huzzia’yı yerinden aldım. Hattinin
oğulları Hattuşa ‘da birbirlerine düşmüşlerdi. O zaman kızımı kullandılar ve
onun erkek nesli olduğu için onu bana düşman kıldılar; ‘babanın tahtı için bir
erkek çocuk yok! Oraya bir çocuk oturacak. Bir uşak kral olacak’ dediler. Ve
böylece o Hattuşa kentini ve sarayı benden ayırdı, ülke büyükleri ve saray
soylularım bana karşı açıkça düşman oldular.
Ve o bütün ülkeyi birbirine kattı.
O zaman kardeş kardeşi kavgada öldürdü;
Dost dostu öldürdü. Hattinin çocukları öldüler.
Ve kimin büyük baş hayvanı,
küçük baş hayvanı,
Bir evi, bir samanlığı,bir üzüm bağı, toprağı,
Kimin atını, gümüşü değerli taşları,madenleri,tuncu var
idiyse, ve bütün mallar bu karışıklık döneminde yok olup gitti.
Sonra tanrılar kızı elime verdiler. O Hattinin oğullarını
öldürmüştü ya!
Ve ben kral kızdan bütün varlığını istedim. ‘Sana az bile
versem hattinin oğulları beni dilleri ile sorguya çekeceklerdir.’
O zaman o şunu söyledi: ‘beni yok olmaya attın’ bunun
üzerine ben kral kıza biraz mal verdim. O zaman o şöyle dedi ‘neyi bana bu
kadar az verdin?’
Ben, kral konuştum: ‘azdır! Ancak sana bol hayvan ya da bol
toprak verseydim o zaman ben kendim ülkenin kanını emmiş olurdum.’
Kızım benimle başımı ve benim adımı kirletti. Ve ben , kral,
kızı aldım ve onu Hattuşa’ dan buraya
aşağıya getirdim. Şimdi buyuruyorum: toprak ve mülk, toprak ve mülk için.
Hayvan hayvan için: o babanın sözünü bir yana itti,
Hatti oğullarının kanını emdi şimdi ama kentten sürüldü.
Evime gelirse evimi
Yıkacaktır. Hattuşa kentine gelirse onu ikinci kez bizden
ayıracaktır. Taşrada ona bir ev verilmiştir. Yesin içsin.
Siz ama ona hiçbir kötülük yapmayınız.
Ben ona karşı kötülük yapmayacağım. Beni baba diye anmadı;
ben onu kızım diye anmıyorum.
Bu güne kadar ailemden hiç kimse benim buyrultularımı
uygulamadı.
Murşili sen benim oğlumsun, bunu sen yap.’
Bunun ardından Hattuşili veliahda öğütlerini verir:
” Böylece babanın sözlerini tut babanın sözlerini tuttuğun
sürece ekmek yiyip su içeceksin. Olgun adam olduğun zaman ise günde iki üç kez
ye, kendine iyi bak.
İçine yaşlılık çöktüğünde kana kana iç.
O zaman babanın sözlerini bir yana bırakabilirsin.”
Büyük kral aynı öğütleri soylular topluluğuna ve ülkenin
ileri gelenlerine de verir:
“Sizler benim en yüksek görevlilerimsiniz! Ve benim,
sizlerde kralın sözlerini tutunuz. Siz yalnız ekmek yiyip su içeceksiniz.
Böylece Hattuşa ayakta kalacak, ülkemde huzur ve barış
içinde olacak. Ama siz kralın sözlerini tutmazsanız, gelecekte yaşantınızı
sürdüremezsiniz; yok olursunuz! Kim kralın sözüne önem vermeyecekse o şimdiden
ölmelidir. Böyle birisi benim bakanım, benim en yüksek görevlilerimden birisi
olmamalı!
Onun tenasül aleti kesilmelidir. Büyük babam Pu lugal ma’nın
sözleri de böyle oldu. Onun çocukları başkaldırmaya itilmediler mi? Benim büyük
babam kendi oğlunu Sanahuitta’da veliaht ilan etmişti.
Ancak sonra kendi görevlileri, ülkenin büyükleri onun sözlerini
dinlemediler.
Ve Papadilmah’ı tahta çıkardılar. Şimdi kaç yıl geçti aradan
ve kaç kişi felaketten kurtuldu? Nerede büyüklerin evleri bunlar yok olmadılar
mı?
Sizler benim büyük kral Labarna’nın sözlerini tutunuz.
Tuttuğunuz sürece Hattuşa kenti hayatta kalacak ve siz
ülkenizi barışa ulaştıracaksınız. Yalnız ekmek yiyip su içeceksiniz.
Sözlerimi tutmazsanız, ülkeniz yabancıların eline geçer,
ancak sizler tanrılara da saygıdan geri kalmayınız: onların ekmek payı, onların
şarap payı, onların çorbaları, onların yemekleri sofraya konmalıdır ve sen
Murşili bunu ne savsaklamalısın ne de unutmalısın. Savsaklarsan felaket yine
gelir, eskisi gibi böylece olsun”.
Hattuşili Murşili’ye son öğütlerini veriyor:
“ Sana sözlerimi ilettim ve bu levhayı sana aydan aya okusunlar;
böylece benim sözlerimi ve tecrübelerimi hep kalbinde saklayacaksın.
Ve benim görevlilerimi, ülkenin büyüklerini merhametle idare
et!
Birinde hainlik sezersen, biri tanrı önünde günah işlerse ya
da biri yersiz bir söz ederse bu durumda Pankuş’un düşüncesini sor arkadan kötü
konuşmaların sonuçlarını da.
Pankuş’un kendi iyiliği için önlenmelidir, oğlum kalbine ne
yerleştirdimse hep ona göre hareket et”.
Ve en sonunda vasiyetnamenin acıklı sözleri:
“cesedimi yıka, gerektiği gibi!
Beni göğsüne bastır ve göğsünde tutarak
Beni toprağa göm.”
Büyük kral Tabarna’nın tableti:
Büyük kralın kuşşara’da hastalanışı
Ve küçük yaştaki Murşili’yi tahta getirişi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder