ESKİ ASUR DEVLETİNİN ANADOLU'DAKİ TİCARİ
FAALİYETLERİ
Mezopotamya’da
M.Ö. 2. Binyılın başlarında Sumerliler’in kurduğu son devlet olan III.Urun
yıkılmasıyla bağımsızlığına kavuşan Asur’da bir refah ve kalkınma dönemi
başlamıştır. Kuzey ırakta Musul’un yaklaşık 90 km. güneyinde Dicle’nin batı
yakasında bulunan Asur şehri konumunun sağladığı imkanlarla özellikle eski Asur
hanedanının tanınmış kralı İlişuma’nın imar faaliyetleri ve vergileri indirmek
çevre ülkelerin tüccarlarını Asur’a çekmek için tekelleri kaldırmak gibi
ekonomik kalkınmaya yönelik girişimleri ile kısa zamanda uluslar arası ticaretin
merkezi haline gelmiştir. Bu gelişme Asur’da ticaretle uğraşan ve engin bir sınıf
oluşturmuş ve üretilen malları pazarlamak ve hammadde bakından fakir olan
Mezopotamya’nın hammadde ihtiyacını karşılamak için Asurlu tüccarlar tarafından
Anadolu ile kapsamlı bir ticaretin önü açılmıştır. Elbette bu ticaretin
başlamasının her iki taraf için çekici unsurları söz konusu idi. Bunlara kısaca
değinecek olursak Anadolu’nun hammadde zenginliği o tarihlerdeki Anadolu’nun
siyasi parçalanmışlığı ve yabancı tüccarlara sağlanan kolaylıklar sayılabilir. Akkad’lardan
beri süregelen bir Anadolu ve Mezopotamya ticaret geçmişi ve geleneği de
şüphesiz bu ilişkide önemli bir yapı taşıdır.
Yukarıdaki
bilgilerden görüldüğü üzere Anadolu Akkad’lardan itibaren başlayan bu ticaret
temelli ilişkilerine siyasi gelişmelere bağlı olarak zaman zaman kesintilere
uğrasa da genelde sağlam bir ilişkinin olduğunu görmekteyiz.
TİCARİ HAYAT
Bilindiğinin
aksine Asurluların Anadolu’ya geliş nedeni ihtiyaç duydukları malları elde
etmekten çok önemli bir kısmını Babil’den sağladıkları kumaş ve dışarıdan ithal
ettikleri kaylı pazarlamaktı yani bir nevi komisyonculuk denilebilir. Öyle ki
Asur’un coğrafi yapısı da bu duruma ziyadesiyle münasip düşmüş ve Asur’un
tarihin bu dönemindeki konumunu sağlamlaştırmıştır. Asur Anadolu’da çok iyi bir
yapılanma yolu ile bu ticareti iki asır civarında başarı ile sürdürmüş ve
ziyadesiyle bu ticaretten karlı çıkmışlardır. Asur bu yapılanmayı Anadolu’da
kurmuş olduğu Karum ve Wabartum’larla teşkil etmiş ve bu ticareti oralardan
örgütlemiştir. Baş Karum olarak ise günümüz Kayseri’sinde bulunan Kültepe belgelerde geçen adı ile Kaneş (Kaniş) seçilmiştir. Şüphesiz kayserinin seçilmesinin
coğrafi ve siyasi olarak sebepleri vardı biz bu sebeplere ileriki bölümde
değineceğiz. Ticarete konu olan bu malları ise şöyle
sıralayabiliriz. Asur Anadolu’ya Babil’den ithal ettiği çok kıymetli kumaşlar,
yünler Afganistan civarından ithal ettiği düşünülen kalay ki Anadolu’nun en çok
ihtiyaç duyduğu mal idi o dönemde yine Afganistan civarından getirilen değerli
taşlar bunlardan en önemlisi lacivert taş olarak bilinen Lapis Lazuli taşı en
önemli ticaret malları olarak yerlerini almışlardı. Asurlu tüccarlar ise bunun
karşılığında Anadolu’dan bakır gümüş ve altın alarak memleketlerine geri
dönüyorlardı. Şüphesiz bu açıdan bakıldığında Anadolu’nun sömürüldüğü imajı
çıksa da aslında durum böyle değildir. Bu ticaretten Anadolu kralları gümrük
vergisi bölgelerine gelen maldan ilk kralın alması gibi haklar ile istifade
ediyorlar ve Asurlu tüccarlarla ticaret antlaşması imzalıyorlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder