27 Ağustos 2017 Pazar

ESKİ ASUR DEVLETİNİN ANADOLU'DAKİ TİCARİ FAALİYETLERİ

Mezopotamya’da M.Ö. 2. Binyılın başlarında Sumerliler’in kurduğu son devlet olan III.Urun yıkılmasıyla bağımsızlığına kavuşan Asur’da bir refah ve kalkınma dönemi başlamıştır. Kuzey ırakta Musul’un yaklaşık 90 km. güneyinde Dicle’nin batı yakasında bulunan Asur şehri konumunun sağladığı imkanlarla özellikle eski Asur hanedanının tanınmış kralı İlişuma’nın imar faaliyetleri ve vergileri indirmek çevre ülkelerin tüccarlarını Asur’a çekmek için tekelleri kaldırmak gibi ekonomik kalkınmaya yönelik girişimleri ile kısa zamanda uluslar arası ticaretin merkezi haline gelmiştir. Bu gelişme Asur’da ticaretle uğraşan ve engin bir sınıf oluşturmuş ve üretilen malları pazarlamak ve hammadde bakından fakir olan Mezopotamya’nın hammadde ihtiyacını karşılamak için Asurlu tüccarlar tarafından Anadolu ile kapsamlı bir ticaretin önü açılmıştır. Elbette bu ticaretin başlamasının her iki taraf için çekici unsurları söz konusu idi. Bunlara kısaca değinecek olursak Anadolu’nun hammadde zenginliği o tarihlerdeki Anadolu’nun siyasi parçalanmışlığı ve yabancı tüccarlara sağlanan kolaylıklar sayılabilir. Akkad’lardan beri süregelen bir Anadolu ve Mezopotamya ticaret geçmişi ve geleneği de şüphesiz bu ilişkide önemli bir yapı taşıdır.

Yukarıdaki bilgilerden görüldüğü üzere Anadolu Akkad’lardan itibaren başlayan bu ticaret temelli ilişkilerine siyasi gelişmelere bağlı olarak zaman zaman kesintilere uğrasa da genelde sağlam bir ilişkinin olduğunu görmekteyiz. 

TİCARİ HAYAT
Bilindiğinin aksine Asurluların Anadolu’ya geliş nedeni ihtiyaç duydukları malları elde etmekten çok önemli bir kısmını Babil’den sağladıkları kumaş ve dışarıdan ithal ettikleri kaylı pazarlamaktı yani bir nevi komisyonculuk denilebilir. Öyle ki Asur’un coğrafi yapısı da bu duruma ziyadesiyle münasip düşmüş ve Asur’un tarihin bu dönemindeki konumunu sağlamlaştırmıştır. Asur Anadolu’da çok iyi bir yapılanma yolu ile bu ticareti iki asır civarında başarı ile sürdürmüş ve ziyadesiyle bu ticaretten karlı çıkmışlardır. Asur bu yapılanmayı Anadolu’da kurmuş olduğu Karum ve Wabartum’larla teşkil etmiş ve bu ticareti oralardan örgütlemiştir. Baş Karum olarak ise günümüz Kayseri’sinde bulunan Kültepe belgelerde geçen adı ile Kaneş (Kaniş) seçilmiştir. Şüphesiz kayserinin seçilmesinin coğrafi ve siyasi olarak sebepleri vardı biz bu sebeplere ileriki bölümde değineceğiz. Ticarete konu olan bu malları ise şöyle sıralayabiliriz. Asur Anadolu’ya Babil’den ithal ettiği çok kıymetli kumaşlar, yünler Afganistan civarından ithal ettiği düşünülen kalay ki Anadolu’nun en çok ihtiyaç duyduğu mal idi o dönemde yine Afganistan civarından getirilen değerli taşlar bunlardan en önemlisi lacivert taş olarak bilinen Lapis Lazuli taşı en önemli ticaret malları olarak yerlerini almışlardı. Asurlu tüccarlar ise bunun karşılığında Anadolu’dan bakır gümüş ve altın alarak memleketlerine geri dönüyorlardı. Şüphesiz bu açıdan bakıldığında Anadolu’nun sömürüldüğü imajı çıksa da aslında durum böyle değildir. Bu ticaretten Anadolu kralları gümrük vergisi bölgelerine gelen maldan ilk kralın alması gibi haklar ile istifade ediyorlar ve Asurlu tüccarlarla ticaret antlaşması imzalıyorlardı.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

HATTUŞİLİ'NİN VASİYETNAMESİ

                                HATTUŞİLİ’NİN VASİYETNAMESİ ‘Büyük kral Tabarna soylular topluluğuna ve ileri gelenlere seslend...